Ahlaksızlık TV’den Pompalanıyor; Biz SEYREDİYORUZ!
Geçtiğimiz haftalarda Ankara, Keçiören’de Aleyna Çakır isimli bir kızın şüpheli bir şekilde ölümünü ekrana getiren Müge Anlı çokça tartışılmıştı. Bu tartışmalar devam ederken bu hafta da bir televizyon kanalında Esra Erol isimli birinin sunumuyla ekrana gelen bir programda komşusuyla ilişki yaşayan ve ondan çocuk doğuran evli bir kadınla ilgili yapılan yayın sonrasında bu program da hedef haline geldi. Esasen bu tür programların tartışmaya açılması ilk olan durum değil.
Fakat tepkileri dahi “saman alevi” gibi olan toplumumuz, kümülatif tepki yerine anlık ve olay bazlı verdiği tepkilerden dolayı bu programlar yayınlanmaya devam etmektedir. Müge Anlı’ya kızıp Esra Erol’a öfke duyan toplum, bu programları reyting anlamında rekordan rekora koşturmakla yetinmiyor, bu program bittiğinde en az bu programlar kadar ahlaksızlık pompalayan tv dizilerinden gözünü alamayıp onları da reyting rekorlarına ortak etmekten geri durmuyor.
İstanbul Sözleşmesi gibi konuların dahi tartışmaya açıldığı son dönemde, ne hikmettir ki bu ahlaksızlık abidesi programlar izlenme rekorları kırıyor; bu dizilerin başrol oyuncularının dizi setlerinden taşıp gerçek hayatta da vücut bulan ahlaksızlıkları ve çarpık ilişkileri “flaş haber” olarak ballandıra ballandıra anlatılıyor. Öyle ki, Sinan Akçıl isminde bir ahlaksız çıkıyor ve “ilk defa tek eşliyim” diyerek övünüyor bunu da maymun medya “Sinan Akçıl’dan İtiraf“ manşetiyle son dakika olarak servis ediyor. Elbette ki arz talep meselesi; izleniyor ki yayınlanıyor; üşteri buluyor ki satış yapıyor. Yine başka bir müptEzhel çıkıp ülkenin Cumhurbaşkanı’na alenen küfür ediyor, bakıyorsunuz yine alkışlayan şakşaklayan çıkmış.
Eşini aldatanları alenen gösterip toplum zihninde “Ufak Tefek Cinayetler” işleten dizileri soluksuz; görümcesinin eşinden hamile kalanların gösterildiği dizileri “Ömre Bedel” izlediniz.
Eniştesine aşık olan “Kadın“ı alkışlarken, karısını aldatanı “Hızır” ilan edip, “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz” diyerek nara attırdınız. Önce ablasıyla sonra kardeşiyle sevişenleri “Ezel“den beri dost gördünüz.
İki kardeşle aynı anda beraber olan sözüm ona adamları (!) izlediğiniz eleştirildiğinde “O Hayat Benim” kimse karışamaz diyerek savunmaya geçtiniz. Sevgilisini kocasıyla, kocasını eski sevgilisiyle aldatan kadınları izlerken tüm ahlaksızlıklara ‘çok da “Fİ“fi’ diyerek kulak tıkadınız.
Annesini sevgilisiyle yakalayan, sonra kolay yoldan para kazanma derdine düşenlerin gösterildiği dizilerin yeni bölümlerini ‘kendim için’, tekrarlarını “Kızlarım İçin” diyerek izlediniz.
Tecavüze uğradığı adamla aynı evde yaşamaya başlayanlara “Siyah İnci” takarken, aynı arkadaş grubu içinde sevgili olan çiftler sürekli değişip, swinger partilerine dönen ilişkiler yaşanırken başınızda “Kavak Yelleri” esiyordu.
Sahi ya, amcasının karısı ile ilişki yaşayan Behlül‘ün amcasının karısı Bihter‘e olan “Aşk-ı“ sizi oldukça “Memnu“n etmişti demi?
Toplumun temel taşı ailenin temellerine dinamit koyan, beşiktekinden mezardakine kadar ahlaksızlık yayan bunca çarpık ilişki ve haysiyetsizlik ekranlarda dönerken ve siz bu ahlaksızlıkları soluksuz izlerken zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamadınız değil mi? Nerden nereye… Siz bu ahlaksızlıklara karşı üç maymunu oynadıkça “öyle bir geçer zaman ki“ işte o zaman ne ahlak kalır ne aile…
Hadi bakalım, şimdi tekrar düşünelim! Tek suçlu ahlaksızlıkları gerilim müziği eşliğinde ekranlara gösteren ve emsal teşkil eden Esra Erol mu? “ilk kez tek eşli” olduğundan övünen yaratık ve onu alkışlayan bizim suçumuz yok mu?
Hiç mi suçumuz yok?
Toplum olarak, bu ahlaksızlıklara prim verdiğimiz için, bu ahlaksızlıkları alkışladığımız için bizim hiç suçumuz yok mu?
Cumhurbaşkanına hakaret eden bir müptEzheli milyonlar takip ederken, Aziz Sancar gibi bir değerimizi bir kaç yüz bin kişinin takip ettiği bir toplum suçsuz olabilir mi?
Ahlaksızlık aşılayan diziler ve programlar yıllarca rekordan rekora koşarken, bilim ve eğitim içeren programların ilk sezonun dahi sonunu getirememesi normal mi?
Başka bir pencere;
Esra Erol veya diğerleri olmayanı, yüzde yüz kurgu ile mi ekrana getiriyor; yoksa zaten var olanı, zaten yaşananı abartarak mı seriyor ortaya? Yani çok ahlaklıyız, ekrana yansıyanların gerçeklikle hiçbir alakası yok da bunlar mı uyduruyor? Kendimize çeki-düzen vermemizi gerektiren bir durum, bir hal yok mu?
Unutmayalım:
İktisatta temel kural şudur; talep varsa arz olur.
Helal sana